Kış
İstanbul'un son yirmi yıl içinde gördüğü en şiddetli kış 1987 yılında yaşanırken ben İstanbul'da değildim. En hafif kışı bile, muhtemelen İstanbul'un en ağır kışlarından daha sert geçen, doğunun yeşil ve kayısılarından dolayı biraz da sarı şehri Malatya'daydım. Belki boyumuz henüz 1 metrenin biraz üzerindeydi ama yine de belimize kadar kar yağdığında bir tuhaf oluyordu içimiz. Kardeşimle birlikte çocuk ellerimizi pencerenin önündeki mermere dayayıp, çocuk alnımızı cama yaslayıp, çocuk aklımızla karı seyrederdik. Öyle tuhaf yağardı ki kar... Sanki gökten aşağıya kar taneleri düşmüyormuş da, kar taneleri havada sabitmiş, biz göğe doğru yükseliyormuşuz gibi gelirdi. Oralarda yağan kar, İstanbul'da yağan tuhaf, şekilsiz, ince ve rahatsız edici kara hiç benzemezdi. Kocaman kar taneleri pencerenin camına "lap" diye yapıştığında, eğer yakından bakarsanız, ilkokulda Baki Kurtuluş Ansiklopedisi'nde resmini gördüğümüz kar tanelerindeki dantel motiflerini rahatlıkla görebilirdiniz. Bilmiyorum, belki İstanbul'daki kar taneleri de aynıdır da artık onlara o kadar yakından bakmadığımız için göremiyoruzdur.
Zaten, bu trafik hengamesinde arabanın sileceği bir sağa bir sola vurup dururken, yere düşmemek için merdivenlerin demir korkuluklarına tutunurken, kar içimize girmesin diye atkıyı gözümüzün önüne kadar çektiğimizde, sabah evden çıkmadan önce televizyonda temsili kar taneleriyle tarif edilen hava durumunu seyrederken insan bakmıyor. Bakmayınca göremiyor... yerdeki ezilmemiş karın beyaz masumiyetinde çocukluğumuzun ayak izleri olduğunu; düşen her kar tanesini bir meleğin yere indirdiğini; yukarıdaki, kardan da beyaz bulutların bize sevgiyle gülümsediğini...
Zaten, bu trafik hengamesinde arabanın sileceği bir sağa bir sola vurup dururken, yere düşmemek için merdivenlerin demir korkuluklarına tutunurken, kar içimize girmesin diye atkıyı gözümüzün önüne kadar çektiğimizde, sabah evden çıkmadan önce televizyonda temsili kar taneleriyle tarif edilen hava durumunu seyrederken insan bakmıyor. Bakmayınca göremiyor... yerdeki ezilmemiş karın beyaz masumiyetinde çocukluğumuzun ayak izleri olduğunu; düşen her kar tanesini bir meleğin yere indirdiğini; yukarıdaki, kardan da beyaz bulutların bize sevgiyle gülümsediğini...
1 Comments:
Canım arkadaşım,
yazılarını okurken içim kaplayan sıcaklığı bu dondurucu kış soğuğunda nasıl tarif etmeli bilemiyorum, bildiğim bi kaç şey var: sana bakınca, yapmak istediğim şeylerin bir kısmını sende gördüğüm, ve hayatın "güzel" insanlara ayrıcalık tanımadığı...
Post a Comment
<< Home