Wednesday, February 15, 2006

.......

Bugün buraya sevmek ve sevilmek üzerine ağdalı bir şeyler yazmayı istemiştim. Fakat nedense, daha ilk satırı yazmaya başladığım anda bütün hevesim kaçtı. Sanırım yazılmaması gereken, yazıldığı zaman genellikle içsel duygular ifade eden ve başkasına bu yüzden sıkıcı gelen bir mevzu bu.
En ilginç bulduğum, kör çiftlerin birbirlerine olan aşkları. İnsan, hayatında hiç görmediği bir insanı nasıl sevebilir? Zannederim, sorunun kendisinin barındırdığı ikinci soru, aslında bu sorunun cevabını da veriyor: Görmek nedir?
O halde bu olay sadece görünen güzellikle ilgili olmasa gerek...
Garip bir şeyler var. "Ruh"un varlığını ispat eden, kanın damarındaki akışını kulaklarınla duyabilmeni sağlayan ve bazen gecenin yarısı terler içinde yataktan fırlatan şeyler...
Tam olarak ne olduklarını ben de bilemiyorum. Şekil itibariyle, karanlıkta bile zorlukla görülebilen küçük, şeffaf ışık küreleri gibi şeyler; havada uçarken, artları sıra lir ve flüt tınılarından bir müziğin kendilerine eşlik ettiği gizemli şeyler; insanların göğüs kafeslerinden içeri girip, damarlarına karışan, kalbe, mideye ve beyne sirayet edip hareketlerini tuhaflaştıran "simyevi" şeyler.
Bunlardan bir tanesini yakalarsam, resmini çekip, ibreti alem olsun diye buraya koyacağım. İşte şu, sayfanın başındaki "B" harfinin üzerine asacağım. Görsünler o zaman ne demek oluyormuş insanları birbirine sevdirmek!